Aşk var mı

Her insanın gerçekten aşk olup olmadığı konusunda kendi fikri vardır. Bu sorudaki hemen hemen herkes olumlu bir cevap veriyor, ancak her insan bu kavramda tamamen farklı bir anlam ifade ediyor. İşte bu yüzden sevgi sorusu retorik olarak düşünülebilir ve belirli bir cevabı vermek imkansızdır.

Gerçek aşk var mı?

Bilim adamları bu konuyu uzun yıllardır araştırdılar ve birkaç önemli keşif yapmayı başardılar. Örneğin, aşık olmak sadece yarım dakikadır. İşte bu yüzden ilk görüşte aşkın varlığına dair görüş tam olarak bir yer. Herhangi bir ilişki, sadece hormonal seviyesinde gerçekleşen bir aşk dönemi ile başlar. Bu zaman için, böyle duygular var: artan duygusallık, tutku , artan cinsel istek, vb. Aşkın süresi 12 ila 17 ay arasındadır.

Konuyu anlamak, karşılıklı sevginin olup olmadığını, yaşla birlikte bir kişinin bunun hakkında fikrini değiştirdiğini belirtmek gerekir. Başlangıçta her şey sadece fizyolojik seviyeye göre yapılırsa, büyük bir rolün ardından, duygular, duygular vb. Oynamaya başlar. Psikologlara göre aşk üç önemli unsur olmaksızın var olamaz: arkadaşlık, tutku ve saygı. Buna ek olarak, bir ilişkiyi aşk olarak adlandırmak için yedi farklı aşamadan geçmeleri gerektiği bir teori vardır. Birçok insan hayal kırıklığı yaşamakta, ihanete uğramakta ve bu sonuçta sevginin mevcut olmadığı ve her şeyin sadece sevgi olduğu sonucuna götürmektedir.

Psikologlar, birçok insanın bir duyguyu sevdiği gerçeğine rağmen, aslında bu, güçlü ve kalıcı ilişkiler kurmak isteyen insanların büyük bir “çalışması” olduğunu söylüyor.

Bilim adamları, yaşam sevgisi olup olmadığını ya da sadece bir efsane olup olmadığını anlatan deneyler yaptılar. Sonuç olarak, duyumların olduğu sonucuna varıldı. ilişkinin ilk aşamalarında kişiye, uzun yıllar devam edebilir. Deney, ikinci yarının fotoğraflarını göstermek ve vücutta gerçekleşen süreçleri izlemekle oluşuyordu. Bu noktada, zevk nörotransmiteri olan dopamin üretim sürecini aktive ettiler. Benzer bir deney, ortalama 15 yıldır beraber olan çiftler arasında gerçekleştirildi. Sonuç olarak, ikinci yarının fotoğraflarının hepsinin aynı duygulara ve dopamin gelişimine neden olduğu ortaya çıktı. Konuyu yansıtan birçok insan, ideal bir sevgi olup olmadığı, annenin yaşadığı duygulardan bahseder ve bunun tersi de geçerlidir. Kontrol edilemeyen ve kendi başlarına ortaya çıkan bu hisler. Onlar öldürülüp yok edilemez, sonsuzdurlar.