Bilinç ve öz farkındalık

Her insanın kendi iç dünya modeline sahip olduğu ve psikolojide buna bilinç denir ve psikologların uzun süredir ilgilenmiş olduğu kendi benliğindeki ilgiye öz-bilinç denir.

Psikolojide bilinç ve öz-farkındalık tanımı

Bir kitap okuduğunuzda, ardına giderken, kelimeleri nasıl algıladığınızı, sayfaları nasıl çevirdiğini fark etmediğinizi fark ettiniz mi? Psikiyatri anda bu anda işte anlatılanları yansıtır. Psikolojik bir bakış açısından, kitap dünyasında, onun gerçekliğindesiniz. Ama şu anda telefonun çalıyor olduğunu hayal edin. O anda, bilinç açılır: okunabilir bir kitap, bir iç "Ben" dir. Sonuç olarak, evin, kitabın, oturduğunuz sandalyenin - tüm bunların nesnel olarak var olduğunu ve olayın (duyguların, duyguların, izlenimlerin) nedeninin öznel olduğunu anlıyorsunuz. Bundan yola çıkarak, bilinç var olan varlığından bağımsız olarak gerçekliğin kabulüdür.

Bir kişinin bir şey öğrendiği, bir şey bildiği sürece bilincin işe yaradığını belirtmek gerekir. Bu kazanılan beceriler otomatizme getirilmeden devam eder. Aksi takdirde, size müdahale edecektir. Örneğin, "to" notunun bulunduğu yere yansıyan profesyonel bir piyanist mutlaka tahrif edecektir.

Eğer öz-farkındalıktan bahsedersek, o zaman psikolojide ruhsal doğanın çeşitli süreçlerinin toplamı olur, bu sayede bir kişi kendini gerçekliğin bir öznesi olarak gerçekleştirebilir. Her bireyin kendisi ile ilgili temsili, genel olarak "I" imgesi olarak adlandırılan şeye eklenir. En ilginç şey, her birimizin sonsuz sayıda imgeye sahip olmasıdır ("Kendimi nasıl algıladığım", "İnsanlar beni nasıl görüyor", "Ben gerçekten ne yapıyorum" vb.)

Öz farkındalık ve bilincin ilişkisi

Kişinin bilinci ve öz farkındalığı, her şeyden önce, çarpıştığında Bir kişi kendi bilincinin belirli fenomenlerini incelemeye başlar. Psikolojide bu bir yansımadır. Buna istinaden, birey, kendi davranışını, hislerini, duygularını ve yeteneklerini yüzeysel veya dikkatli bir analize maruz bırakarak kendi kendine bilgi sahibi olur.

Yansıma oluşumu hakkında konuşursak, en erken ergenlik döneminde ortaya çıkarak okul çağı kadar erken başlar. Yani, bir kişi “Ben kimim?” Sorusunu sorduğunda, içsel benliği, öz-bilinçliliğini harekete geçirir ve gerçekliğin analizinde onun içindeki yerini, bireyin bilincini gösterir.